denizler. o uçsuz bucaksız milyarlarca yıldır salınan, içlerinde türlü çeşit can, büyük büyük atalarımızı doğuran o umman. kıyamet bu kez denizlerden gelecekmiş, ufuktaki o gemiden, öyle dediler, ama, nasıl, ne zaman, bilinmeyen. bu belirsizlik yaktı içimizi dışımızı, hangi karanlık güçlerin elinden, nasıl, ne zaman geleceği bilinmeyen içinde yaşadığımız sarsıntılar, dağları, taşları aşan zorluklar yetmezmiş gibi,… Continue reading “Yol Kenarı” üzerine
Author: Levent Küey
“At eternity’s gate / Sonsuzluğun kapısında” üzerine
aldı sözü van Gogh 1. Evet, sonsuzluktan sesleniyorum size, yıllardır burada, sonsuzluktayım. 2. O son resmimdeki buğday tarlalarının üzerinden, üstüme üstüme gelen, kara kargaların arasındayım çoktandır. 3. İtiraf ediyorum, burası hep hayal ettiğim yer, sanki doğmazdan önceki halime benziyor; hem saf bir yalnızlığın tadını çıkarıyorum, hem de haberdarım olan bitenden. 4. Geçenlerde, bir film seyrettim:… Continue reading “At eternity’s gate / Sonsuzluğun kapısında” üzerine
“The Lobster” üzerine – 2
hangi hayvan olmak istersiniz acaba? bir kedi mi olsam bulduğu her ana kucağına kıvrılıp uyuyan ya da bir balıkçıl su kenarlarında narin mağrur bakınan belki de bir zürafa ormanların tadını çıkaran yoksa bir güvercin mi her fırsatta kırıştıran ya da bir kuğu süzüm süzüm süzülen bir tavus kuşu belki de lale bahçelerinde bakın şu güzel… Continue reading “The Lobster” üzerine – 2
“The Lobster” üzerine – 1
1. Bir örnek kıyafet, teklik, aynılaştırma, arileştirme, “uniformity”; hepsi de insani bireysel, kültürel farklılıkları, çeşitliliği yok sayan, yok eden uygulamalar; en masum görüneninden en vahşisine. Hakimiyet kurmanın ve yok etmenin ilk adımı herkesi bir örnek kılmak, tek tip kıyafet giydirmek, tek tipleştirmektir. 2. Rudolf’a, 8 şubat 1940’da bir tebligat gelir, bir tutuklama emri; iyi hal… Continue reading “The Lobster” üzerine – 1
“Sevmek Zamanı” üzerine
orada sen ve yalnızlığın erosun oku değdi tenime ve ben burada yalnızlığımla naso magister erat ** sev beni suretimi değil arzuyla arzuyla dalıp giderim teninde erisem sende oysa suretimde senin gönlün benimki de öyle bir umut işte kavuşmak bu muymuş nam amor ad mortem *** (*) Sevmek Zamanı, film, Metin Erksan, 1965 (**) Naso magister… Continue reading “Sevmek Zamanı” üzerine
“Ölümsüzler Köyü” üzerine
akar gider zaman ayaklarımızın altından sular okşar tenimizi kısacık bir an değil mi ki ömrümüz hepi topu bir yaşam şu sonsuz evrende öylesine uçuşan donakalırız bazen yitip gidenlerin ardından o sürekli muhteşem değişimin önünde seyre dalarız akar gider zaman gün gelir silinir gider o biricik varlığımız küçük yatay bir çizgi kalır geriye doğum tarihi ve… Continue reading “Ölümsüzler Köyü” üzerine
Mandalinalar Üzerine
kimlerin elinde ipleri o orduların hiç tanımadıkları insanlara nasıl da doğrulur namluları ve neden? kadınlar ve çocuklar ilk yıkıma uğrayanlar savaşlarda ya başka diyarlara göçerler ya öte dünyalara yine de vahşetin içinden bir mum yakmak kadınlara düşer hem ölenlerin anısına hem ışık tutsun diye yarınlara (*) bu metin “mandalinalar / tangerines” filmi (Zaza Urushadze, 2015)… Continue reading Mandalinalar Üzerine